Sonsuz hikayeme hoş geldiniz.
Sandığınız gibi baştan değil son birkaç günden
başlayacağım anlatmaya. İçimde büyütme yeteneğim var benim. Olanaksız düşünceler
bile devleşebilir aklımda. Nihayetinde bana yer kalmaz içimde. Ama bir şeyler
değişti!
Dün onu aradım, aşık olduğum
adamı. Belki de aylardır yapmam gereken o konuşmayı yaptım. Kendimce çözmeye,
bastırmaya çalıştığım kırgınlıklarım, korkularım, sakladıklarım ve saklayacak
olduklarım. Bilmeliydi hepsini. Artık biliyor. Kimse de bilmiyor ki bavulumu
hazırlıyordum. Onu kıracağımı biliyordum, dayanamazdım kırılmasına,
uzaklaşmalıydım.
Telefonu kapattık. Duşa attım
kendimi. O bildik film sahnelerindeki gibi hıçkıra hıçkıra ağladım iki gündür
üst üste yaşadıklarımın tümüne. Telefonumun varlığı aklımda bile değildi. Nasılsa
çalmamış olacaktı! Hani biri seslenmiş gibi olur, evde yalnız biri için
ürkütücüdür aslında. Bu kez korkmadım! Telefonumun varlığı düştü aklıma. İki kez
o, bir kez de annem aramıştı. Ona duymadığımı belirten bi mesaj yazdıktan
sonra, anneme her şeyin harika olduğunu anlattım. Mesajıma cevap gelmiyordu,
sıcak bi mesaj beklemiyordum ama yapmazdı böyle… Aradım. Açmadı. Yemek yemeliydim,
kendime gelmeliydim ve daha bir sürü şey yapmalıydım!
Kapı çaldı! Bilen bilir, korkarım
ben beklenmedik anda çalan kapıdan. Delikten dikkatlice baktım. Tehlikede olabilirdim,
yine de sakin olmalıydım. O’ydu! Kaskı, dizlikleri, yüzünde endişe… Ne
diyeceğimi bilemeyip saçmalamıştım yine. Kırgındım, kırmıştım. Telefonu duymayınca
merak edip gelişiyle bir daha anladım ki, onsuzluk diye bir şey yoktu. Onsuzluğun
fikri bile yoktu, olamazdı da. Kırgındı, kızgındı, ümitsizliğe kapılmıştı her şeyden
önemlisi hak verse de vermese de kırgınlıklarımın farkındaydı artık. İç hesaplaşmamdan
bahsetmek istemiyorum.
Aslında… Biliyorum ki bana hala
kırgın. Bilmiyor ki iç sıkıntıları yersiz. Biliyorum tedirgin. Bilmiyor ki
gereksiz… Biliyorum ki bu sonsuz bi
hikaye. Bilmiyor ki sonsuz, bensiz olmaz!
Ç.